Afrika aÅŸkım yine depreÅŸti. Bu defa Ä°yilikder'in öncülüğünde Orta Afrika ülkelerinden Burkina Faso yolundayız… Her seferin iç dünyamızda yeni pencereler açtığı bilinci ile yola çıkıyoruz…
11 Mayıs 2017 tarihinde Ä°stanbul'dan Burkina Faso'nun baÅŸkenti Ouagadougou (Vagadugu)'ya hareket ediyoruz… Hür insanlar diyarı olarak isimlendirilen ülkede sömürgecilerin etki ve izlerini çok net görebiliyoruz…
GeçmiÅŸte Fransız sömürgesi olan ülke sözde bağımsız… Ama batmış, bitmiÅŸ bir halde… Tam anlamıyla yoklar ülkesi… Yokluk, yoksulluk, yoksunluk yurdu sarmış durumda…
Her ÅŸeyin yok olduÄŸu bu coÄŸrafyada söz bitiyor, kelimeler durumu izah etmeye yetmiyor… Cümleler yok oluyor…
Geliri yok, geçimi yok, geçmiÅŸi yok, geleceÄŸi yok, tarihi yok, sanatı yok, edebiyatı yok, müzesi yok, kütüphanesi yok…
Kimseden hesap soracak gücü de yok…
Altın kaynakları bakımından Afrika'da 4. sırada ama halkın bundan nasibi yok…
Dünyanın en fakir ülkeleri sıralamasında ilk on arasında…
Anlaşılan Burkina Faso bizim için ağır ve acı bir sınav…
Kara yağız Afrika'nın kara bahtlı insanının yaÅŸam öyküsünü kara kara düşünüyoruz…
Ülkeyi gezerken soruyorum kendime, acaba milattan önce kaçıncı yüzyılı yaşıyorum bu coğrafyada?
Her yanı sefalet olan, fakirlik kokan, mahrum ve mağdurların diyarında Efendimiz (s.a.v)'in şu nebevi tespitini hatırlıyorum:
“Fakirlik neredeyse küfür olacaktı.”
Misyonerlerin bu topraklarda nasıl etkin olduklarını ÅŸimdi daha iyi anlıyorum…
Evet, ÅŸimdi bir Afrikalı insanın çilesine, bir de bizim tüketim çılgınlığımıza bakıyorum ve utanıyorum…
MeÄŸerki biz Türkiye'de cenneti dünyada yaşıyormuÅŸuz… Bize cennette yer var mı, bilmiyorum…
BildiÄŸim bir gerçek var ki, boynuzlu koyundan, boynuzsuz koyunun hesabının sorulacağı günde iÅŸimiz zor…
Duam o ki, Rabbim hesap sormak için bu insanları karşıma çıkarmasın diyorum…
Bunca sefalete raÄŸmen Afrika hala Batılı sömürgecilerin iÅŸtahını kabartmaya devam ediyor…
Åžimdi gelelim Afrika sınavımıza… KuÅŸkusuz karamsarlık, kararsızlık, korku, kuÅŸku ve kaygılarla bu sınavı kazanamayız…
Çözüm evrensel Ä°slam kardeÅŸliÄŸini ayaÄŸa kaldırmak ve kötülerin kirli, kanlı ve karanlık iÅŸlerine engel olmaktır…
Burkina Faso ziyaretim bana yeni ufuklar ve umutlar sundu…
Hz. Muhammed (s.a.v)'in bin dört yüz yıl önceden bu çaÄŸa sunduÄŸu mucizevi çözümü görmeme vesile oldu…
Yeryüzünün açlık, kıtlık, susuzluk sorununu Efendimiz (s.a.v)'in çaÄŸlar üstü soluÄŸu ile nasıl aÅŸabileceÄŸimizi öğrendim…
Ä°ÅŸte Rasulullah (s.a.v)'in ümmetini bu zorlu sınava hazırlayışı…
“Bir adam yolda yürürken ÅŸiddetle susadı. Nihayet bir kuyu buldu, oraya indi, su içip çıktı. O esnada bir köpek dilini çıkarıp soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalıyordu. Bunun üzerine o adam:
Bu köpek de benim gibi susamış, dedi.
Ve hemen kuyuya indi, mestine su doldurdu ve onu ağzı ile tutarak kuyudan çıktı. Köpeği suladı.
Bundan dolayı Allah ondan razı oldu ve ona mağfiret etti.
Ashab:
Ya Rasulallah, hayvanlarda da bizim için sevap var mı? dediler.
Her canlı yüzünden ecir vardır.” buyurdu. (Buhari-Müslim)
Şimdi Afrika'da bir su kuyusu açmanın ne demek olduğunu anladık değil mi?
Ä°ÅŸte bin dört yüz yıl öncesinden yeryüzünün susuzluk sorununa çözüm önerisi… Nebevi mucize…
Susuzluktan kavrulan köpeklerin vebalini bile omuzlarımıza yükleyen Efendimiz (s.a.v)'in bu ifadelerinden sonra kardeşlerimizin açlık ve yokluğuna bigane kalabilir miyiz?
Bir diÄŸer nebevi müjde…
“Kırk haslet vardır ki en yükseÄŸi saÄŸmak için birisine ariyet diÅŸi bir keçi vermekten ibarettir.
Herhangi bir kimse sevabını ümit ederek ve hakkındaki vaatlere inanarak bu hasletlerden birisini iÅŸlerse, Allah Teala onu cennetine koyar.”
Evet, Burkina Faso'da fakir bir aileye verilen süt keçisinin indi ilahi'de neye tekabül ettiÄŸini herhalde anlamış olduk…
İyilikder'in fakir ailelere üç süt keçisi projesinin anlamını yakalamış olduk.
Demek ki kuyu sadece kuyu deÄŸil… Keçi de sadece keçi deÄŸil…
Afrika'da bir su kuyusu demek, adeta Hacer annemize ıssız Mekke vadisinde ödül olarak verilen zemzem demektir…
Bir süt keçisi demek, adeta Ä°smail'ini kurban etmeye çalışırken Hz. Ä°brahim'e gökten gönderilen koç kurban demektir… Bunu Afrika'ya gidince hissediyorsunuz…
Su kuyusunun diÄŸer bir kerametine deÄŸineyim…
Ä°yilikder'in Burkina Faso'daki partner kuruluÅŸu OSEH'in baÅŸkanı Nuh Savadugo'yu dinleyelim…
Ãœlke nüfusu 18 milyon… Bunun %60'ı Müslüman, %30'u Hristiyan ve %10'u da Animist'tir…
Nuh kardeÅŸimiz kendisini eÄŸitim ve tebliÄŸe adamış… Suriye ve Tunus'ta Ä°slami ilimlerde tahsilini tamamlamış… Ufku geniÅŸ bir Müslüman… Öncü bir ÅŸahsiyet…
Daha önce Sierra Leone'de tanıştığım Musa Bangura'ya benziyor… Sanki onun farklı bir versiyonu… Doktorasını bırakmış, kendini davasına adamış… Doktoraya ayıracağım süre içinde belki de birçok gencin hidayetine vesile olabilirim diye düşünüyor.
OSEH Vakfı'na baÄŸlı ÅŸimdilik 4 okulları, 2 tane de yetim yurtları var. 2 saÄŸlık ocağı açmış durumdalar… Öncelikleri eÄŸitim… Ä°nsana yatırım yapma derdindeler…
TebliÄŸi ihmal etmiyor… Özellikle ülkenin güneyindeki Hristiyan ve Putperestleri hedef kitle seçmiÅŸ… Davet yöntemleri oldukça etkili... Åžimdi Nuh'a kulak verelim.
“Müslüman olmayan bölgelere, köylere gidip önce imkanlarımız oranında su kuyuları açıyoruz… Halk önce tereddütle karşılıyor… Acaba Müslümanlar karşılıksız olarak neden bize bu iyilikleri yapıyorlar? Yoksa ticari ya da siyasi bir amaçları mı var? Süreç içerisinde böyle bir hesabımızın ve beklentimizin olmadığını anladıklarında Müslüman olarak bize dönüyorlar ve bizden bu defa mescid yapmamızı istiyorlar…
Åžu ana kadar gayrı müslim bölgelere 15 su kuyusu açtırdık… Bu yolla 47 köy Müslüman oldu… Åžimdiye kadar Müslüman olan köylere 27 mescid yaptırdık…”
Ä°ÅŸte kuyunun kerameti dediÄŸim olay bu… Davetle hikmetin ne anlama geldiÄŸini ÅŸimdi daha iyi çözdüm… Demek davet illa konuÅŸmak deÄŸilmiÅŸ… Ä°yiliklerimizi, insanlığımızı konuÅŸturmakmış marifet… Åžu ana kadar on bin civarında kiÅŸinin hidayetine vesile olduklarından bahsederken tevazuyu elden bırakmıyor, havalara girmiyorlar…
Burada çok az maddi kaynaklarla büyük iÅŸlerin baÅŸarılabileceÄŸine ÅŸahit oluyoruz…
ÇaresizliÄŸin pençesinde ayakta durabilmek için çırpınıyorlar… Kıtlık, kuraklık var ama karamsarlık yok… Bu insanlar aç ama açgözlü deÄŸil…
Aç kalmışlar fakat alçalmamışlar… Onurlarından ödün vermemiÅŸler…
Åžikayetleri yok; belki bizden daha iyi şükredebiliyorlar…
Burkina Faso'da fakirlere dağıttığımız süt keçileri ile ailelerin geçindiklerini görünce, Körfez ülkelerinde tek oturuÅŸta bir keçiyi yiyip bitiren petrol zengini şımarık aileler gözlerimin önüne geldi… Aynı ümmetiz deÄŸil mi?
Ä°ÅŸte Ä°slam dünyasının hali pürmelali…
Sazlardan, kamıştan, çalı çırpıdan ya da kerpiçten alçak damlı evlerde yaÅŸayan bu alçak gönüllü insanlara misafir oluyoruz…
Mali sınırlarına yakın, gittiğimiz o toprakların siyah derili insanları bize şunu hatırlatıyorlar:
Ä°lk defa bizim bu bölgeye beyazlar gelmiÅŸ oldu…
Banh ilçesinin belediye başkanı Osman bizi karşılarken duygularını ve sevincini şu cümle ile dile getiriyordu:
Bugün bizim bayramımız… KardeÅŸlik bayramı… Demek ki unutulmadık…
Titoo'da iki gün kaldık.
Bir kilometre mesafeden hamile haliyle 20 litrelik bidonlarla ailelerine içme suyu taşıyan anneler gördük…
Bir köyde marketten aldığımız gıda maddelerini fakirlere dağıtırken ambalajı yırtılan, yere dökülen, toz ve topraÄŸa karışan makarna tanelerini topraktan tek tek seçip alan küçük çocukların periÅŸanlığına tanık olduk… Türkiye'de her gün çöpe giden ekmeklerle Afrika'da kaç ülkenin açlık sorununun çözülebileceÄŸinin hesabını yaptık…
Bir lokma ekmeÄŸe, bir yudum suya muhtaç olan bu insanların namaz ve Kur'an'la Rablerine nasıl tutunduklarını gördük…
Vakit namazlarındaki cemaat, bizdeki Cuma cemaatine benziyordu… Kadın, erkek, çocuk aile boyu camide yerlerini almışlardı…
Adeta biz ekmeksiz yaÅŸayabilir ama namazsız ve Kur'an'sız yaÅŸayamayız diyorlardı…
Henüz yorum yapılmamış.